30 Aralık 2010 Perşembe

Yaşanmış bütün senelerin güzelliklerine yenilerinin eklenmesi dileklerimle İyi Seneler

doğum günüm de postama gelen ve çok beğendiğim bu dilekleri ben de Yeni yıl için diliyorum.

Yaprak dökümü biti.

Yaprak Dökümü'nün Finali Oyuncularını Ağlattı!

30/12/10 13:42
Dizinin finalini siz nasıl buldunuz?  
5 yıldır ekranlarda yayınlanan Yaprak Dökümü dizisinin final gecesi Pera Palas Oteli'nde yapıldı. Ali Rıza Bey'in ölümüyle son bulan finalde dizi oyuncuları ve senaristler gözyaşlarına boğuldu.
Kadınlar hamamında şarkılar söylenerek başlayan dizi herkesi güldürdü. Sonlara doğru Ali Rıza Efendi'nin çınar ağacı altında ailesini topladığı sahnede izleyenler gözyaşlarını tutamadı.
Diziyle büyüyen ailenin en küçük kızı 12 yaşındaki Şebnem Ceceli gece boyunca Halil Ergun ile birlikte en çok gözyaşı döken isimdi. Canlandırdığı Ferhunde karakteriyle milyonların nefretini toplayan Deniz Çakır da Halil Ergun ile birlikte dizi boyunca ağladı. Deniz Çakır, finaldeki Ali Rıza Bey'in ölümüyle ilgili baş sağlığı dileyenlere, ''Dostlar sağ olsun, Ali Rıza Bey'in helvasını da yiyeceğiz inşallah'' dedi.
Final bölümünü hep birlikte izleyen ve dakikalarca gözyaşı döken Yaprak Dökümü ekibi, bir
daha böyle güzel bir çalışmada buluşmak dileğinde bulundular.
Gecenin resimleri için tıklayın!

Ve koca beş yılı geride bırakarak dizi sona erdi. Yaprak dökümü dizi uzatılsın derkenn konudan konuya geçildiğinden sıkmaya başlamıştı, bitiş bölümleride kısa kesildi ve üzücü. İyilik ,insanlık timsali, erdemli aile babası Ali Rıza bey'in ölmesi beni çok ağlattı. Nadiren makyaj yaptığım da ağlamak düşünce gölerim daha da kötü oldu ... Sedef'e torpil geçilmiş ... Diğerleri dağıldılar. Ağacın çevresinde ailesini son düşünüşlerinde iken çok ağladım. Bir Şevket yok ya o an o da gelecek denmesi. Şevketide görseydi keşke... Nejla o kadar zengin ağlayana dek, ailesini perişan edene dek bir daire alamadı mı? O na çerez parası. Böylesi güzel bir babayı, dedeyi kaçırmak, kaybetmek... Oyuncular bu dizide bu karekterleri sunarken bir başka dizide bambaşka karekterlere bürünürler. Ama oyuncu da hisseder senaryoyu bilip öncesi ağlasada bunu yaşama geçirirken kendini kötü hissetmemesi imkansız. Ali Rıza Bey'in çok sevdiği bahçesinde son nefesini vermesi, bunu senaristlerin yazması ben gibi hisli bir insanda neticeyi buldu, böyle hissettirdi, üzüldüm. Hayat imkan varken imkansızlıklar içinde acı çekmek; Nejla daha önceki bölümlerde maddi destek yaparken sonlarında ise parasına kıyamayan role girdi. Sadece para için ailenin insanın dağılması kötü. Ferhunde nin geçmişinin izlerini bir türlü silemeyip böylesi güzel aileyi bulmasına rağmen elinde tutmasına yetmez, aileyi sefalete sürekler malesef. Hayatı boyunca önem verdiği ahlaki değerlerin ahlaksızı da kapısında Ali Rıza beyi zorlu hayata sürükler çok acıklı. Sürekli mücadele... yazarken de üzüldüm, devam edemiyorum .

28 Aralık 2010 Salı

Sahibini Arayan Mektuplar 2.Mektup


aramak... ömür boyunca aramak...
yalnız seni aramak... paslı teneke kutularda, küf kokan
dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde,
sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak.
belki bu şehirde değilsin. ne çıkar? seni arıyorum ya.
belki de ayni sokakta evlerimiz, sabahları
beni görüyorsun işime giderken.
sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı...
beni bekliyorsun ya da bir başkasını, bir başkasını...

hiç gel demiyeceğim sana. aramak neredeyse
ben oradayım. ayaklarım ne güne duruyor?
yok yok birden karşıma çıkma.
kaç, saklan. seni aramak istiyorum.

git bu şehirden haydi git. dağlara çık, o uzak dağlara.
rüzgârların krallığında hüküm sür. baktın ki oraya da
geldim, yine kaç. başını al, açıl denizlere.
gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana
götürmeli seni, dilediğin yere demir atmalı.
ben küçük bir balıkçı kayığı ile
peşinden gelsem yeter. seni arıyorum ya !

bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar
aramalı insan ama ne aradığını bilmeli.
yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. okyanus dalgaları
üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli.
yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip
kanatmalı. çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı.
sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli.
buzlar kırılmalı ayaklarının altında,
üstüne kar yağmalı.

bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni.
ayaklarını afrika'dan getirip bir kâğıt üzerine
yapıştırmalıyım, saçların sibirya'da bir mabudun
gözleri olmalı, ellerin italya'da bir heykelin elleri.
bulsam da seni parça parça bulmalıyım.

yine de bir yerin eksik kalmalı.
yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.
ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim.

Yaşar Ümit Oğuzcan

Bir kitap bir insan


Bir kitabı aldığınız da naparsınız.Önce kapağına mı bakılır,ön söz,içerik ...Arka sayfa da yazar tanıtımı ve konu özeti...İlk olarak kapağı görürüz fark eder mutlaka sonra arkasına bakarım konu özetini nasıl vermişler,nedir,ve yazarı da bilmek isterim az çok..Peki kitabı aldık,eve geldik.Okuma heyecanındayız,günlük işlerimizde olacak haliyle,okumaya nereden başlarsınız ilk bir iki sayfa mı ve ortalara bir göz atmakla mı.Son sayfalara da mı.Romansa son sayfaya bakmayız belki bakmak istesek te,tüm özellik gider.Öykü ise meraktan bakılır mı gene beklenir sanırım..Ama içindekiler sayfasına  mutlaka yutarcasına bakılır sanırım.Ben bakarım.
Ya yaşam da nasılız ? Bazen yeni başlamışken birini tanımaya giriş kısmınd a iken birden kitabın sonuna geliriz. Oysa daha ortasına bile gelmemişken.Acelecilik ,ön yargı,fast food dostluklar, ilişkiler de insanoğlu... Özen yok. Erkeklere kızıyoruz çok sevgilili diye.Kadınlar da onlara paralel neredeyse yada kışkırtma olmaksızın geçtiler de.Bu kez erkekler  korkar mı oldu,düşünme fırsatı buldular da daha doğruyu mu buldular bilemem .İnsan insandır ama daha çok erkekler de bu durum, tabi ki kışkırtmadan dolayı.  Baştan kirlilik bu.Öyle erkekten hayır gelmez böyle kadından da.Yani hayır gelmez dediğim bu güzellik gibi gözüken çirkinlik ,sürmez böyle.Rahat soluk alamazsın. hep yalansındır kadın kadına da ve hep sınıf ayırırsın evliler bekarlar gençler yaşlılar çirkinler güzeller zayıflar hastalar güçlüler zenginler fakirler diye hep mukayese yarış,iki günlük dünyada ölümlüyüz diye kapmacamı...Böylesi daha zor bence..Yalnız ol daha iyi.Ama yalnız olmazsın da, böylesi ise değişiklikten kaçınılmaz.İnsan birin de olmalı.Kendin nasıl bir kişiysen.Anlaşmazlıklar ki gerçek anlaşmazlıklar çoksa bu durum başka.Ama insana uymayan bu absürtlükler kötü.Bırak yapan yapsın; madem ki değiştiremiyoruz böylesi insanları, senden ayrılık olmasın.
Bu nedir yarış mı...Anlamadım hiç. Asla...Başlığı bir kitap bir insan attım çünkü düşünmesi, gözlemi,böyle insanların çoğalması,duymak bile çok yorucu bu yüzden konuya uygun atamadım.Aslın da konu kitabı okumadan sonuna  gelmekti..Artık tanımak özümsemek  yok fastfoodluk hep istemek  kıskançlık gösteriş kendimcilik geç kalmışlık korkusu  vb...Bir kitap bir insan güzel bir konu..Öyle kitaplar var ki öyle şifa gibi okudunmu yolunu çizebildiğin kitaplar işte bu kitaplar demek bir kitap bir insan....Öyle kitaplara rastlamak güzel.Öyle kitaplarda var ki malesef bir insanı zayıf yapar  ve zincirleme ....Gerçekten kitap konusundan bahsetdim ama benzetme de oldu....Bazen bir kitap yorabilir yada anlamazsın o zaman devam etmemeli kısa bir ara verip sonra okumalısın yoksa anlaşılmaz konular...Kısa bir arada başka kitap okumamalı ...
Nuran Becerikli